Doğumuyla birlikte hayata gözlerini açan
çocuk, okulöncesi eğitimle başlayan sistemin
içinde kendisini bekleyen programa dahil
olacaktır. Bu sistem, çocuğun akademik,
sosyal, iletişimsel, bedensel, zihinsel,
ruhsal ve grafiksel gelişimine olumlu yönde
katkılar sağlamak amacıyla oluşturulur.
Anayasanın fırsat eşitliği ilkesinden yola
çıkarak, her bireyin, özelliği ne olursa
olsun, eğitim olanaklarından eşit oranda
yararlanması esas kabul edilir. Ancak,
fırsatlar eşit tutulsa bile, bazı bireylerin
var olan ortama kendiliğinden adapte olması
mümkün değildir. Bu durumda, eğitimcilerin
bireye özel bir düzen içinde yer almaları
gerekir.
Bireyi diğerlerinden ayıran pek çok özellik
bulunur. Bu özelliklerin olumlu ya da
olumsuz olma ihtimali de vardır. Bireyin
kendine özgü ruhsal, bedensel, zihinsel bir
özelliğe sahip olması, eğitim sistemi
içerisinde ihtiyaca yönelik farklı bir
programın gerekliliğini de beraberinde
getirir. Tüm bu farklılıkları ve eksileri
artıya dönüştürme yollarını bilen özel
eğitimciye, eğitim ortamlarına ve materyale
ihtiyaç vardır.
İnsan bedenî duyulara dayalı bir algı
sistemi ile donatılmıştır. Sistemde meydana
gelen bir hasar durumunda hasarlı olmayan
organlar hasar gören organı kompanse etmeye
çalışırlar. Çoğu zaman da başarırlar. Ancak
zihinde meydana gelen bir hasar ya da
bireyin kendisi ile beraber doğuştan
getirdiği bazı farklı özelliklerin,
olumsuzluklarını diğer organların
kendiliğinden kapatması / tamamlaması /
takviye etmesi mümkün değildir.
Eğitim programlarının yapılanmasında pek çok
alan yer almaktadır. Zihinsel engelli olarak
adlandırılan özel eğitim gerektiren bireyler
için hazırlanan programlarda ise:
·
Akademik beceriler,
·
Sosyal yaşam becerileri,
·
Motor beceriler,
·
İletişim becerileri,
·
Oyun ve sanat etkinliklerini de kapsayan
alanlar yer almaktadır (Otistik Çocuklar
Eğitim Programı: 2000).
"Zeka öğrenmemizi ve akılda tutmamızı
sağlayan, bizi ötekilerden farklı kılan
beyne ait bir potansiyeldir. Zeka problem
çözmeye yarayan bir yetenektir. Yeni
durumlara uyum sağlamamızı kolaylaştıran bir
etkendir. Zeka, testler sonunda ölçülen bir
şeydir. bu ve bunun gibi pek çok tanımı
içinde barındırır." (A. Kulaksızoğlu: 2003,
s.23-24).
J. Piaget, bireyin zihinsel gelişiminde
belli başlı dört zeka aşaması tespit
etmiştir. Bireyin bu zeka aşamalarını
sırayla ve istenilen sürede, olması
gerektiği gibi aşması beklenir (J. Piaget:
1988). Bu aşamalardaki gecikme ve aksamalar
bireyin eğitimini de olumsuz yönde
etkileyecektir. Kalıcı ve telafi edilemeyen
aksamalarda eğitim programlarının bu yönde
düzenlenmesi gerekir.
Tüm eğitim programları içerisinde sanat
eğitimi çok özel bir konuma sahiptir. "Sanat
eğitimi bir organizasyon yöntemidir. Görsel
algılamaya dayalı bir takım teoriler
önderliğinde öğrenciyi madde ile yani,
malzeme ile düşünce arasında çeşitli
bağlantılar kurmaya, buluşlar yapmaya
alıştıran bir metottur. Bu metot, böylece
öğrencinin elinde gelecekte de bilinçli
olarak kullanacağı bir araç olacak ve
kişisel bir nitelik kazanacaktır." (N.
Gökaydın: 2002, s.19).
Zihinsel engelin derecesine göre görsel
algılamada problem oluşacağından maddeyi
tanıma, malzemenin nasıl kullanılacağı ve
sonuçta neler oluşturulabileceğini tahmin
konusunda yardıma ihtiyaç duyulacaktır.
Özelikle otistik spektrum bozukluğu tanısı
almış olan bireylerin algı ve iletişim ile
ilgili sorunları düşünüldüğünde hammadde /
malzeme ve sonuçtaki ürün arasındaki
ilişkinin oldukça ayrıntılı
basamaklandırılıp, sıra, sabır, kararlılık
neticesinde ve bir program dahilinde
öğretiminin yapılması gerekmektedir (G.B.
Akkaya: 2004).
"Yaratıcılığı hedef alan sanat eğitimi asla
taklitçilik değildir. Aksine; sezmenin
düşünmenin, araştırmanın, denemenin,
çözümlemenin ve sonuçlandırmanın ortak
çabasıdır" (N. Gökaydın: 2002, s.21).
Özel eğitimde öğretim yöntemlerinden biri de
model olma ve taklittir. Özel eğitimde bahsi
geçen: taklit bir eserin tekniğiyle,
üslûbuyla aynen taklit edilmesi değil,
uygulama esnasında becerinin paralel
uygulama sayesinde öğretimidir. Öğretim
aşamasından sora çoklu denemelerle yapılan
alıştırmalar sonucunda aslına benzer yada
doğruya yakın uygulamaya özgün bir
başarıdır.
Normal olarak adlandırılan süreçte
gelişimini istenen noktalarda tamamlayan
bireylerde tekniklerin, estetik bakış, ve
eleştirel yaklaşımların öğrenilmesinden
sonra üretim ya da yaratım aşamasına
gelindiği kanaatine varılır. Kişi bu
beklentiler doğrultusunda değerlendirilir.
Oysa özel eğitime gereksinim duyan
bireylerde tekniğin öğrenilmesi esastır.
Teknikte ustalaşan, kavram-kelime
dağarcılığı gelişen, kendini ve çevresini
tanımaya başlayan birey için resim yoluyla
bu yaşantı ve kazanımların dışa vurulması ve
de bu dönütlerle değerlendirilmesi pek adil
değildir.
Zihinsel gelişimdeki aksaklık ya da
eksiklikler beraberinde duyu, motor
becerilerinde getirmektedir. Bu durumdaki
bir birey için hazırlanacak olan ders
içeriğinde:
·
Bireyin öncelikli ihtiyaçları,
·
Bireyin motor gelişimi (küçük-büyük kas
gelişim),
·
İlgi ve isteği,
·
Zihinsel yetileri,
·
Yaş gibi kişisel özellikleri,
·
Öğretilecek bilgi veya becerinin
işlevselliği,
·
Eğitim öğretim ortamı gibi pek çok ayrıntı
yer almalıdır.
Plastik sanatlar kapsamında yer almış olan
çizgi çalışmaları, doku çalışmaları,
suluboya çalışmaları, guaj boya çalışmaları,
yağlı boya çalışmaları, kolajlar, kağıt
katlama, kesme yapıştırma gibi tek boyutlu
ve masabaşı çalışmaları yanında basit
seramik çalışmaları (kalıp alma, sucuk,
plaka yöntemi), üç boyutlu hammadde boyama
vs... gibi pek çok etkinlik planlanabilir.
Yüzyıllardır tüm medeniyetlerin
vitrinlerinin sanat eserlerinden oluştuğunu
biliyoruz. Günümüzde her devletin bir sanat
ve eğitim politikası olması gerekmektedir.
Her alanda olduğu gibi sanat alanında da
toplumsal bilincin oluşturulmasında eğitim
faktörü yadsınamaz.
Sanat eğitiminin amaçları arasında; sanata
sempati duyulması, sanatçıların
desteklenmesi, sanat eserinin korunması,
sanat kültürünün oluşması sayılabilir. Özel
eğitimde sanat eğitiminin amaçları arasında
belki de en önemlisi çocuğun gelişimine her
anlamda katkıda bulunmaktır. Bireyin motor
becerilerine olumlu yönde katkıda bulunmak,
el-göz koordinasyonu artırmak, iletişim
kanallarını açık tutmak, kavram eğitimine
destek vermek, becerilerini artırmak bu
katkılar arasında sayılabilir. Sanat eğitimi
ve uygulamalarda tüm bireyler için
sıralayabileceğimiz ortak paydalar haz
almak, beğenilme isteği ve mutlu olmak
olarak da sıralanabilir.
Özel eğitim kurumlarında alanında eğitim
almış eğitimciler, çok çeşitli ancak sınırlı
olmayan malzemeler, uygun olarak düzenlenmiş
ortam ve yeterli sürede verilen bu eğitimin
birey için planlanan ana programın temel
taşlarından olduğu üzerinde önemle
durulmalıdır.